9 Temmuz 2012 Pazartesi

MALKOÇOĞLU (1966)

Romancımız Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun 1933 yılında yazdığı Malkoçoğlu romanı, çizerimiz Ayhan Başoğlu tarafından başarı ile ele alınmış ve bir dizi, Malkoçoğlu resimli romanlarını yazmıştır. Bu romanlar sırasıyla; 1. Malkoçoğlu “1966”, 2. Malkoçoğlu Krallara Karşı “1967”, 3. Malkoçoğlu Kara Korsan “1968” 4. Malkoçoğlu Akıncılar Geliyor “1969”, 5. Malkoçoğlu Cem Sultan “1969”, 6. Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri “1971”, 7. Malkoçoğlu Kurt Bey “1972”

Bu filmlere değinmeden önce Malkoçoğulları hakkındaki bilgilere ve çizerimiz Ayhan Başoğlu’na kısaca yer verelim.  

Malkoçoğulları’nın merkezi Silistre’dir. Yıldırım Bazeyıd, Fatih Sultan Mehmed, Sultan ikinci Bayezıd ve Yavuz Sultan Selim Han zamanlarında önemli hizmet ve kahramanlıkları görülen bu ailenin atası Malkoç Mustafa Beydir. Turhan Beyoğulları, Mihaloğulları ve Evrenosoğulları gibi, Rumeli’ye sefer yapan ve akınlar düzenleyen Malkoçoğulları, kısa zamanda büyük ün kazandı. Yıldırım Bayezıd Han, şehzâdesi Çelebi Süleyman’ın yerine Malkoçoğlu Mustafa Beyi Sivas dizdarlığına (kale komutanlığına) tâyin etti. 1400’de Timur Han’ın Anadolu’ya düzenlediği sefer sırasında Sivas’ı on sekiz gün savunan Malkoç Mustafa bey, sonunda kaleyi teslim etti. Kale müdâfileriyle birlikte Mustafa Bey de Timur’un emriyle öldürüldü. Malkoç Mustafa Beyin torunu Bâli Bey sayesinde, ailenin ünü Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan ikinci Bayezıd Han zamanında da devam etti.
Yavuz Sultan Selim Han’ın Çaldıran savaşı (iran) katılan Malkoçoğlu Bali Beyin iki oğlu Ali ve Tur Ali beyler, önemli kahramanlıklar gösterdiler. Bâli Bey’in küçük oğlu Silistre Beyi Tur Ali Bey, muharebe esnasında bizzat Şah ismail tarafından şehit edildi. Sofya sancak beyi olan Ali Bey de bu muharebede şehit düştü. Malkoçoğulları sülalesinin son temsilcilerinden en önemlisi, Yavuz ünvanıyla tanınan Malkoçoğlu Ali Paşadır. 1603’te yemişci Hasan Paşanın yerine sadrazamlığa getirildi. Mısır’da bulunan Malkoçoğlu Ali Paşa, kırk günde istanbul’a gelip vazifesine başladı. ilk iş olarak İran meselesini ele aldı. O sırada Kaptan Paşa olan Cağalazade Sinan Paşayı Kaptan Paşalığı üzerinde kalmak şartıyla serdarlığa tayin ederek, iran üzerine yolladı. Ertesi sene de kendisi, ordunun başında serdar olarak Macaristan seferine çıktı. Sofya’ya ulaşıldığı sırada sağlığı bozulmaya başladı. Belgrad’a vardıktan dört beş gün sonra vefât etti. Ali paşanın ölümüyle Malkoçoğlu sülalesinin şöhreti de son buldu.
Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun  romanından esinlenerek bir dizi resimli roman çizimleri yaptığını belirttiğimiz Ayhan Başoğlu MALKOÇOĞLU romanının senaryosunu  Remzi Jöntürk yazmış ve Süreyya Duru tarafından filme aktarılmıştır. Türker İnanoğlu’nun hazırladığı ve “Türvak” tarafından çıkarılan “5555 Afişle Türk Sineması” kitabında yer alan film ile ilgili afişte senaryonun Remzi Jöntürk’e ait olduğu belirtilmekte ise de, Agah Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü 1.Cilt syf. 301 de yer alan film açıklamasında, senaryo Ayhan Başoğlu olarak gözükmekte. 1961-1990 yılları arasında görüntü yönetmenliği yapan ve bu filminde görüntülerini kaydeden Mahmut Demir 34 tane uzun metrajlı sinema filmine imza atmış. Yapımcı Firma ise Duru Film, yönetmen Süreyya Duru’nun babası Naci Duru’nun şirketi. 

 Malkoçoğlu resimli romanı 1965 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlandıktan bir sene sonra sinemaya  aktarılmış olan bu filmle Karaoğlan (Kartal Tibet) beyaz perdedeki yerini Malkoçoğlu’na yani Cüneyt Arkın’a terk etmiş olur. 

Cüneyt Arkın (Malkoçoğlu Ali Bey), Yıldırım Gencer (Vlad Çepeş), Yılmaz Köksal (Ejder), Selma Güneri, Semih Sergen, Gülbin Eray, Nurtekin Odabaşı, Leman Öztürk, Tuncer Necmioğlu, Kayhan Yıldızoğlu, Toron Karacaoğlu, Necip Tekçe, Adnan Mersinli, filmde rol alan Yeşilçam’ın emekçileri.

KONU: Filmde akıncı  beyi Malkoçoğlu Ali Bey Mora seferi dönüşünde evinin, ocağının  yakılıp yıkılmış olduğunu dehşetle görürü. Karısı ve bütün adamların öldürülmüş  tek oğlu Polat kaçırılmıştır. Bu işi yaptıran Kazıklı Voyvoda, "KlZll Akrep" Vlad Çepeş'tir . Malkoçoğlu intikamını almak ve oğlu Polat'ı kurtarmak  üzere akıncı  eri Ejder  ile yola çıkar.  Enet çarşısısında esir pazarı kurulmuştur. Burada satılacak olanlardan birinin (Sezer Güvenirgil) peşinde Vlad Çepeş'in adamları da vardır.  Malkoğlu bunu öğrenmiştir. Uzun bir pazarlıktan sonra Malkoçoğlu, esir tüccarının oyununa gelerek satın alamadığı kızın  kapatıldığı  zindana girerek kurtarır. Genç  bir şovalye de, tıpkı Kızıl Akrep gibi, kızın  peşindedir. Malkoçoğlu kızı  bu şovalyeye vermez, çünkü  kız onu Kızıl  Akrep'e ulaşgtırıp intikamını al masını  sağlayacak tek yoldur. 

Kız  Malkoçoğlu'na bir türlü  kim olduğunu ve neden Kızıl  Akrep tarafınan. arandığını söylemez. Kızıl Akrep Vlad Çepeş  geçmişteki bazl olaylardan dolayı, Malkoçoğlu'na  kin beslemektedir. Bu yüzden bazı  hain planlarını gerçekleştirmek için oğlu Polatıl kaçırmıştır.  Garip ilaçlar ve büyülü  içkilerle Polat'ı  kontrolu altna alıp babasna karşı  kullanmak ister.
Esir klz gerçekte Babreş  Dukalığının  varisi Prenses Yolanda'dlr. Kızıl Akrep'in amaçlarına ulaşabilmesi için prensesle evlenmesi ve Babreş  Dükalığını  ele geçirmesi gerekmektedir. Kızıl  Akrep'in adamları, Malkoçoğlu ve Ejder'i gafil avlayarak, kızı  kaçırırlar. Çepeş'in artlk emeline ulaşmasma  çok az bir süre kalmıştır. Çeşitli  simya formüllerinin yardımıyla insanları "zombi" gibi hissizleştirip, iradelerini kontrolu altına alarak oluşturacağı bir orduyla dünyaya hükmetmek istemektedir. 

Malkoçoğlu ve Ejder, Kızıl Akrep'in adamlan tarafından bir handa tuzağa düşürülüp yakalanırlar. Malkoçoğlu ile oğlu Polat'ı bir meydanda dövüş için karşı karşıya getirirler. Polat'ın yüzünde maske oldugu için Malkoçoğlu önce oğlunu tanıyamasa da dövüş  esnasında delikanlının  maskesi düşünce  tanır.  Polat ise, aldığı  ilaçlann etkisi altında kaldığından babasını  tanıyamamaktadır. Malkoçoğlu ısrarla parmağındaki beylik yüzüğünü  göstererek Polat'ın  kendine gelmesini sağlar.

 
Malkoçoğlu tekrar zindana atılır. Aç ve susuz geçen günlerden sonra Kızıl Akrep Vlad Çepeş  Malkoçoğlu'yla dövüşmek  üzere meydana çıkar. Baltalarla yapılan bir döğüşten sonra Malkoçoğlu'nu yenemeyeceğini anlayan Vlad adamlarına onu öldürmeleri için emir verir.
Bu ara Ejder ve diğer esirler bir yolunu bulup kurtulmuşlar, Malkoçoğlu'nun yanında avaşmaya başlamışlardır. Kızıl Akrep Vlad prenses Yolanda'yı alıp kaçmaya kalkışır.  Malkoçoğlu peşine düşer ve Vlad'ı yakalayıp bir uçurumdan aşağı atar, prensesi kurtarır. Tahtndan vazgeçen prenses Malkoçoğlu, Polat ve Ejder'e katılıp yeni maceralara doğru yola çıkar.

Bu Tek Adama Karşı Yüzlerce, Binlerce Asker Vurmak İçin Kurşunlar Yağdırdılar. O Belki Vurulmuştu, Belki Vurulmamıştı. Fakat Atını Sürmüş Üzerlerine Doğru Geliyordu. Tek Akıncı Başında Kanlı Sargılar, Son Şarı Da Yakmak, Son Kaleyi De Vurmak İçin Tek Başına Yürüyordu.

Birkaç Kere Atının Üzerinde Kaydı, Ya Şimdi Vurulmuştu, Ya Buraya Gelirken Yaralıydı. Bu Kahraman Adam, Ölüme Bile Bile Yürüyordu. Birden Nasıl Oldu. Yan Sokaklardan Üç Atlı Koptu. Üç Yüz Askerin Kavga Gürültüsünü Bastırdı:
- Biz De Vardık Malkoçoğlu! Çal Kılıcını Korkma! Diye Bağırdılar. Biz De Geldik..  (Yayınevi: Bilge Kültür Sanat)



Hiç yorum yok: