Romancımız
Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun 1933 yılında yazdığı Malkoçoğlu romanı,
çizerimiz Ayhan Başoğlu tarafından başarı ile ele alınmış ve bir dizi,
Malkoçoğlu resimli romanlarını yazmıştır. Bu romanlar sırasıyla; 1.
Malkoçoğlu “1966”, 2. Malkoçoğlu Krallara Karşı “1967”, 3. Malkoçoğlu
Kara Korsan “1968” 4. Malkoçoğlu Akıncılar Geliyor “1969”, 5. Malkoçoğlu
Cem Sultan “1969”, 6. Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri “1971”, 7. Malkoçoğlu
Kurt Bey “1972”
Bu filmlere değinmeden önce Malkoçoğulları hakkındaki bilgilere ve çizerimiz Ayhan Başoğlu’na kısaca yer verelim.
Malkoçoğulları’nın merkezi
Silistre’dir. Yıldırım Bazeyıd, Fatih Sultan Mehmed, Sultan ikinci
Bayezıd ve Yavuz Sultan Selim Han zamanlarında önemli hizmet ve
kahramanlıkları görülen bu ailenin atası Malkoç Mustafa Beydir. Turhan
Beyoğulları, Mihaloğulları ve Evrenosoğulları gibi, Rumeli’ye sefer
yapan ve akınlar düzenleyen Malkoçoğulları, kısa zamanda büyük ün
kazandı. Yıldırım Bayezıd Han, şehzâdesi Çelebi Süleyman’ın yerine
Malkoçoğlu Mustafa Beyi Sivas dizdarlığına (kale komutanlığına) tâyin
etti. 1400’de Timur Han’ın Anadolu’ya düzenlediği sefer sırasında
Sivas’ı on sekiz gün savunan Malkoç Mustafa bey, sonunda kaleyi teslim
etti. Kale müdâfileriyle birlikte Mustafa Bey de Timur’un emriyle
öldürüldü. Malkoç Mustafa Beyin torunu Bâli Bey sayesinde, ailenin ünü
Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan ikinci Bayezıd Han zamanında da devam
etti.
Yavuz
Sultan Selim Han’ın Çaldıran savaşı (iran) katılan Malkoçoğlu Bali
Beyin iki oğlu Ali ve Tur Ali beyler, önemli kahramanlıklar gösterdiler.
Bâli Bey’in küçük oğlu Silistre Beyi Tur Ali Bey, muharebe esnasında
bizzat Şah ismail tarafından şehit edildi. Sofya sancak beyi olan Ali
Bey de bu muharebede şehit düştü. Malkoçoğulları sülalesinin son
temsilcilerinden en önemlisi, Yavuz ünvanıyla tanınan Malkoçoğlu Ali
Paşadır. 1603’te yemişci Hasan Paşanın yerine sadrazamlığa getirildi.
Mısır’da bulunan Malkoçoğlu Ali Paşa, kırk günde istanbul’a gelip
vazifesine başladı. ilk iş olarak İran meselesini ele aldı. O sırada
Kaptan Paşa olan Cağalazade Sinan Paşayı Kaptan Paşalığı üzerinde kalmak
şartıyla serdarlığa tayin ederek, iran üzerine yolladı. Ertesi sene de
kendisi, ordunun başında serdar olarak Macaristan seferine
çıktı. Sofya’ya ulaşıldığı sırada sağlığı bozulmaya başladı. Belgrad’a
vardıktan dört beş gün sonra vefât etti. Ali paşanın ölümüyle Malkoçoğlu
sülalesinin şöhreti de son buldu.
Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun romanından esinlenerek bir dizi resimli roman çizimleri yaptığını belirttiğimiz Ayhan Başoğlu MALKOÇOĞLU
romanının senaryosunu Remzi Jöntürk yazmış ve Süreyya Duru tarafından
filme aktarılmıştır. Türker İnanoğlu’nun hazırladığı ve “Türvak” tarafından çıkarılan “5555 Afişle Türk Sineması” kitabında
yer alan film ile ilgili afişte senaryonun Remzi Jöntürk’e ait olduğu
belirtilmekte ise de, Agah Özgüç’ün Türk Filmleri Sözlüğü 1.Cilt syf.
301 de yer alan film açıklamasında, senaryo Ayhan Başoğlu olarak
gözükmekte. 1961-1990 yılları arasında görüntü yönetmenliği yapan ve bu
filminde görüntülerini kaydeden Mahmut Demir 34 tane uzun metrajlı
sinema filmine imza atmış. Yapımcı Firma ise Duru Film, yönetmen Süreyya
Duru’nun babası Naci Duru’nun şirketi.
Malkoçoğlu
resimli romanı 1965 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlandıktan bir
sene sonra sinemaya aktarılmış olan bu filmle Karaoğlan (Kartal Tibet)
beyaz perdedeki yerini Malkoçoğlu’na yani Cüneyt Arkın’a terk etmiş
olur.
Cüneyt
Arkın (Malkoçoğlu Ali Bey), Yıldırım Gencer (Vlad Çepeş), Yılmaz Köksal
(Ejder), Selma Güneri, Semih Sergen, Gülbin Eray, Nurtekin Odabaşı,
Leman Öztürk, Tuncer Necmioğlu, Kayhan Yıldızoğlu, Toron Karacaoğlu,
Necip Tekçe, Adnan Mersinli, filmde rol alan Yeşilçam’ın emekçileri.
KONU: Filmde akıncı
beyi Malkoçoğlu Ali Bey Mora seferi dönüşünde evinin, ocağının yakılıp
yıkılmış olduğunu dehşetle görürü. Karısı ve bütün adamların
öldürülmüş tek oğlu Polat kaçırılmıştır. Bu işi yaptıran Kazıklı
Voyvoda, "KlZll Akrep" Vlad Çepeş'tir . Malkoçoğlu intikamını almak ve
oğlu Polat'ı kurtarmak üzere akıncı eri Ejder ile yola çıkar. Enet
çarşısısında esir pazarı kurulmuştur. Burada satılacak olanlardan
birinin (Sezer Güvenirgil) peşinde Vlad Çepeş'in adamları da vardır.
Malkoğlu bunu öğrenmiştir. Uzun bir pazarlıktan sonra Malkoçoğlu, esir
tüccarının oyununa gelerek satın alamadığı kızın kapatıldığı zindana
girerek kurtarır. Genç bir şovalye de, tıpkı Kızıl Akrep gibi, kızın
peşindedir. Malkoçoğlu kızı bu şovalyeye vermez, çünkü kız onu Kızıl
Akrep'e ulaşgtırıp intikamını al masını sağlayacak tek yoldur.
Kız
Malkoçoğlu'na bir türlü kim olduğunu ve neden Kızıl Akrep tarafınan.
arandığını söylemez. Kızıl Akrep Vlad Çepeş geçmişteki bazl olaylardan
dolayı, Malkoçoğlu'na kin beslemektedir. Bu yüzden bazı hain
planlarını gerçekleştirmek için oğlu Polatıl kaçırmıştır. Garip ilaçlar
ve büyülü içkilerle Polat'ı kontrolu altna alıp babasna karşı
kullanmak ister.
Esir
klz gerçekte Babreş Dukalığının varisi Prenses Yolanda'dlr. Kızıl
Akrep'in amaçlarına ulaşabilmesi için prensesle evlenmesi ve Babreş
Dükalığını ele geçirmesi gerekmektedir. Kızıl Akrep'in adamları,
Malkoçoğlu ve Ejder'i gafil avlayarak, kızı kaçırırlar. Çepeş'in artlk
emeline ulaşmasma çok az bir süre kalmıştır. Çeşitli simya
formüllerinin yardımıyla insanları "zombi" gibi hissizleştirip,
iradelerini kontrolu altına alarak oluşturacağı bir orduyla dünyaya
hükmetmek istemektedir.
Malkoçoğlu
ve Ejder, Kızıl Akrep'in adamlan tarafından bir handa tuzağa düşürülüp
yakalanırlar. Malkoçoğlu ile oğlu Polat'ı bir meydanda dövüş için karşı
karşıya getirirler. Polat'ın yüzünde maske oldugu için Malkoçoğlu önce
oğlunu tanıyamasa da dövüş esnasında delikanlının maskesi düşünce
tanır. Polat ise, aldığı ilaçlann etkisi altında kaldığından babasını
tanıyamamaktadır. Malkoçoğlu ısrarla parmağındaki beylik yüzüğünü
göstererek Polat'ın kendine gelmesini sağlar.
Malkoçoğlu
tekrar zindana atılır. Aç ve susuz geçen günlerden sonra Kızıl Akrep
Vlad Çepeş Malkoçoğlu'yla dövüşmek üzere meydana çıkar. Baltalarla
yapılan bir döğüşten sonra Malkoçoğlu'nu yenemeyeceğini anlayan Vlad
adamlarına onu öldürmeleri için emir verir.
Bu ara Ejder ve diğer
esirler bir yolunu bulup kurtulmuşlar, Malkoçoğlu'nun yanında avaşmaya
başlamışlardır. Kızıl Akrep Vlad prenses Yolanda'yı alıp kaçmaya
kalkışır. Malkoçoğlu peşine düşer ve Vlad'ı yakalayıp bir uçurumdan
aşağı atar, prensesi kurtarır. Tahtndan vazgeçen prenses Malkoçoğlu,
Polat ve Ejder'e katılıp yeni maceralara doğru yola çıkar.
Bu
Tek Adama Karşı Yüzlerce, Binlerce Asker Vurmak İçin Kurşunlar
Yağdırdılar. O Belki Vurulmuştu, Belki Vurulmamıştı. Fakat Atını Sürmüş
Üzerlerine Doğru Geliyordu. Tek Akıncı Başında Kanlı Sargılar, Son Şarı
Da Yakmak, Son Kaleyi De Vurmak İçin Tek Başına Yürüyordu.
Birkaç
Kere Atının Üzerinde Kaydı, Ya Şimdi Vurulmuştu, Ya Buraya Gelirken
Yaralıydı. Bu Kahraman Adam, Ölüme Bile Bile Yürüyordu. Birden Nasıl
Oldu. Yan Sokaklardan Üç Atlı Koptu. Üç Yüz Askerin Kavga Gürültüsünü
Bastırdı:
- Biz De Vardık Malkoçoğlu! Çal Kılıcını Korkma! Diye Bağırdılar. Biz De Geldik.. (Yayınevi: Bilge Kültür Sanat)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder