9 Temmuz 2012 Pazartesi

İKİ SÜNGÜ ARASINDA (1973)

Yönetmen: Ülkü Erakalın, Senaryo: Bülent Oran, Görüntü Yönetmeni: En-er Burçkin, Kurgu: Özdemir Arıtan, Yapım Sorumlusu ve Sanat Yönetmeni: Niyazi Er, Yönetmen Yardımcısı: Samim Utku, Kamera Asistanı: Tahir Kapkı, Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Işık Şefi: Aslan Yıldız, Makyaj: Zeki Alpan, Ses Kayıt: Bican Avşar, Tuncer Aydınoğlu, Set Amiri: Kahraman Kongur, Şarkılar: Belkıs Özener, Seslendirme Yönetmeni: Hayri Esen, Kervan Film/Ümit Utku, (Acar Film laboratuarında hazırlanmış ve seslendirilmiştir.) 

Oyuncular: Murat Soydan (Dr. Fikret), Zeynep Aksu (Emine/Leyla), Suzan Avcı (Cihanyandı), Aliye Rona (Ferhunde), Mine Sun (Nesrin), Mualla Sürer (mahkum), Suna Pekuysal (mahkum), Önder Somer (Cemil), Güzin Özipek (erkek Melahat), Nubar Terziyan (Sami efendi), Aysel Gürel (mahkum), Belkıs Dilligil, Aydın Tezel (yargıç Memduh),Renan Fosforoğlu (hapishane müdürü), Muazzez Arçay (mahkum), Meral Kurtuluş (gardiyan), Sabahat Işık (hizmetçi), Doğu Erkan, Sıdıka Duruer 

Konu: 1800‟lerin sonları. İstanbul‟da bir hapishanenin kadınlar koğuşu. Süleyman kızı Fatihli Emine Cezası o gün bitiyor ama Erkek Melahat‟ın sözlerinden çıkmak istemediğini anlıyoruz; “Bizim çılgın, tahliye edilmemek için bu sefer ne icat edecek bakalım.” Yıllar evvel, o zamanki müdür Ruknettin Efendi‟nin kulağını ısırarak koparmış. Sonra Müfettişin başında iskarpininin topuğunu kırmış. Şimdiki müdür de “..Eli ayağı düzgün, yüzüne bakılır bir tazesin. İstersen, yerin yoksa (bıyığını burarak) benim fakirhanemin kapıları açık sana” deyince sürahiyi (kitapta su testisini) kafasına yer. 12 (romanda 7) yıldır dışarıdan çok içerde.
Çıkarıldığı mahkemede Hâkim Memduh Bey, karar vermeden önce „deli olup olmadığının‟ anlaşılması için Doktor Fikret‟e başvurur. Biraz peri masalı gibi ama o da yardımcı olması için Melahat‟ı (cezası zaten dolmak üzereymiş) hemşire olarak yanına alır.

Fikret; “Hapishaneden çıkmak istemiyormuş. Sizce bunun sebebi ne?” Melahat; “Hangimiz çıkmak istiyoruz be doktor. Bizler acıya, küçümsenmeye, hor görülmeye alışmışız. Hapishane dışındaki hava bizi fasulye gazı gibi çarpar.”



Annemle babamı bir kan davası sonucu kaybettikten sonra Ferhunde Hanım‟ın Konağına gelişmle hayatımda yepyeni bir dönem başamışı.? Hanımefendinin kızı Nesrin ona yakınlık göterir. Ağbey Cemil, Askeri Tıbbiye‟e öğencisi. Halil benzer şkilde delikanlının resmine tutulur. Ne garip, demek ki aş buydu. İsan bir resme dahi deli gibi âşık olabilirdi demek. Bir gün Cemil, tatil için gelir. Emine onu karşılamaya, şaşkınlıktan elindeki kepçeyle koşuyor.

Cemil‟n gelişyle her şy renklenmişi hayatımda. Delikanlı da ondan hoşanıyor gibi. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu‟ndaki (1967) Av Köşkü merdivenlerinde genç kızın yağıboya bir resmini yapar. Cemil, okula döüşüiçn verdiğ davette bu resmi göterir. Bütün dertlerime ortak olan tavan arasında karşı karşıyaydık Cemil‟e. Titriyordum. Bir zaman göz göze bakıştık. Sonra anlayamadığım o meçhul kuvvet birbirimize iterek birleşirdi bizi. Ertesi gün kıymetli şeyi delikanlıyla beraber gider. Aylar sonra bir bebek beklediği anlaşıldığında, Ferhunde Hanım oğuyla evlenmesinin e imkânsız‟olduğnu söylüyor. Çaresiz Aksaray‟da oturan Sami Efendi karısını iki yıl öce kaybetmiş abası yaşında ve namazında niyazında. Varlıklı Onunla başgöz edecek Sevdiğyle evlenemeyeceğni anlayan Emine çocuğunu düşürür ve uzun süre kendini bilmeden baygın kalır. Bu sırada (nasıl olduysa) Ferhunde Hanım onu evlendirmiş Cemi'i çok sevmemesine  rağmen içindeki bu duyguları öldümüş Rıza Efendi‟in müevazi düyasını benimsemişim.

Cemil okulunu bitirip Köşke döner. Çok içkili olduğ o gece olanları hatırlamıyormuş‟ Ama genç kızı unutamadığını Cihanyandı‟ın zevk yuvasındaki dertli halinden anlıyoruz. Fettan kadın allem edip kallem edip onları bir araya getirir. İlaçı şerbet sonrasında kendini, gene Cemil‟n koynunda bulan Emine onu ödürüyor. İki Süngü arasında hapishaneye.
Hastanedeki gözetimi sırasında Fikret‟e birbirlerini severler. Yaşama küskün Emine‟in yerini sanki bambaşka biri alır. Sonrasında yeni bir kimlikle ismi Leyla oluyor.



Roman çok farklı; Kan davası, Melahat, Ferhunde Hanım, Nesrin, Cemil (ve onu öldürme), en değerli şeyini kaybetme‟, çocuk düşürme, Sami Efendi, Fikret‟le birbirlerini sevmeleri, Cihanyandı, „ilaçlı şerbet‟ hiçbiri yok.

“Mülkiye Kaymakamlığından mütekait Süleyman Bey‟in kızı. Abi Salih‟le küçük yaşta öksüz ve yetim kalırlar. Dadıları ilgileniyor. Meşrutiyet ve Abdülhamit dönemi. Sonradan gazeteci olan abisi yazılarında „burun‟ mu „Yıldız‟ mı artık ne dediyse Trablusgarp‟a sürülür. Bingazi, Fizan Çöllerinde kayboluyor. Çaresiz kalan Emine‟yi Gazetenin patronu çocuklarına mürebbiye olarak alır. Fakat genç kızın güzelliği olmadık şeylere neden oluyor. Evin hanımı onu kıskanır ve yüzükle küpesini çaldı bahanesiyle hapislere düşürür. Yedi yıl boyunca sayısız duruşmasını izleyen davavekili Mehmet durumunun izlenmesi için „Tıbbı Adli‟deki doktora başvurur. Emine ve orada çalışan başefendi İhsan birbirlerine âşık olurlar. Doktor‟un girişimleriyle yeni bir kimlik ayarlanır; Adı bundan böyle yeni doğan anlamındaki Nevzat. Nemse Vapuru ile İhsan‟ın Merkez Hastanesi Müdürü olarak tayin edildiği Selanik‟e „süngüsüz‟ gidiyorlar. Arkalarında uzun beyaz bir köpük‟. (Filmde bu yok. Çünkü Fikret‟le bindikleri gemi Haliç‟te demirli.) Emine, yıllardır mahkeme ve hapishaneye „iki süngü arasında‟ gidip gelmekten yılmış; “Öyle bir vehme kapıldım ki bir gün başıma bir duvar yıkılıp gebersem, tabutumun iki tarafına firar etmeyeyim diye mutlaka iki süngülü dikecekler (Yazan: Murat Çelenligil) 

Hiç yorum yok: