HALKALI KÖLE Bekir Yıldız’ın 1980 yılında yazdığı bir hikaye. Bu kez Bekir Yıldız yapıtlarından Yeşilçam Sinemasına hayat verecek olan yönetmen Ümit Efekan, 1986 yılında çekimi yapılan bu filmin senaryosu Efekan ile Haşmet Zeybek ikilisine ait.
Haşmet Zeybek, yazarlık bölümü Mitoloji dersi öğretim görevlisi. 70'li yıllarda Şehir Tiyatrosu'a katılan Haşmet Zeybek oyuncu ve yönetmen olmasının yanı sıra yazdığı oyunlar ve araştırmalarıyla da Türk Tiyatrosuna hizmet vermektedir. Türk sinemasında 1981-90 yılları arasında 15 filmin senaryosunu yazmış, 12 filmde de oyunculuk yapmıştır. Görüntü yönet-meni Salih Dikişçi, sinemada oldukça deneyimli ve ödüllü bir kişi. 1970 yılından bu tarafa görüntülerini beyaz perdeye aktardığı filmlerin sayısı 240 ları geçiyor. Çeşitli tarihlerde düzenlenen Antalya ve Ankara Film Şenlikleri’nde toplam 5 filmin “En İyi Görüntü Yönetmeni” ödülünü alarak başarısını kanıtlamıştır.
Yeşilçam’ın unutulmaz müzik adamı Metin Bükey kadar başarılı bir müzik adamı olan Cahit Berkay, filmin müziğini yaparak olmazsa olmazların bir örneğini vermiştir. 1965 yılında “Buzlar Çözülmeden” filmini müzikleyen Berkay’ın günümüze kadar müziklerini yaptığı film sayısı 130 ları geçmiştir. Bir çok ödülü olan sanatçı aynı zamanda “Yaşam Boyu Onur Ödülü” ne sahip bir müzisyendir. Filmin yapımı; Halis Şenol’un sahibi olduğu ve yapımcılığı süresince (1985-1988) Yeşilçam’a 10 film kazandıran! Pınar Video.
Rol alan sanatçı kadrosundaki oyuncular, Tarık Akan, Zuhal Olcay, Melike Zobu, Ferdi Altuner, Menderes Samancılar, Mesut Çakarlı, Muazzez Kurdoğlu, Haşmet Zeybek
“Özel bir yaşam olan aile kurumunu yargılayan, kadın-erkek beraberliklerine belgeci bir tutumla yaklaşan bir uyarlama film. Filimde Zuhal Olcay çok doğal bir oyun tutturmuş. Melike Zobu ise ilk kez kendini aşan bir oyun sergiliyor” diyor Agah Özgüç. Ancak biraz fazlaca bilgi edinebilmek için aşağıda yer alan sinema yazarlarımızın görüşlerini okuyalım.
Bekir Yıldız'ın "Halkalı Köle"sini ("Aile Savaşları"nı okumadım) önceleri oldukça tedirgin olarak, bir tür diken üstünde okumaya başladığımı anımsıyorum. Bu, kitabı bir roman mı, yoksa bir anı kitabı gibi mi okumak gerektiği konusundaki belirsizlik kadar, kitabın Yıldız'ın özel yaşamının bir bölümünü (veya dönemini) sergilemesinden kaynaklanıyordu. Gerçi her tür yapıntı yapıtta yazar sonuç olarak biraz da kendi yaşamını anlatır. Ama bu kez olaylar, roman tekniğiyle yoğrulmaktan çok, bir anı defteri gibi anlatılıyor, üstelik Yıldız, bunun "kendi hayatı" olduğunu açıkça söylüyordu.
"Halkalı Köle" filmi, temelde aynı avantajdan yararlanıyor. Yine bir "özel yaşam" sergilemesi karşısında olunduğunun anlaşılmasıyla gelen rahatsızlık da, kitapta bir derece kabul edilen Yıldız'ın oldukça kuramsal, "kitabı" laflarının getirdiği yapaylık duygusu da, kısa sürede filmin tıpkı roman gibi içerdiği içtenlik nedeniyle siliniyor. Yıldız, anlaşılan ilk karısından çok çekmiş... Çektiklerini anlatırken, tüm bir evlilik kurumunu "köylü, kentli ve Avrupalı" gözüyle, yargılıyor, irdeliyor, ayrıştırıyor... Kırsal kesim kökenli 2 insan arasında, kent yaşamı ve diğerleri üstüne kurulan, üstelik bir de Almanya deneyi geçiren bir evliliğin, biraz toplumsal ve ekonomik, ama daha çok insancıl/bireysel engellere çarparak tuzla buz olmasını, "sevginin ölmesi" ile birlikte doğan gerilimi, giderek düşmanlı baştan sona irdeliyor film Tam anlamıyla "bir evliliğin (veya bir boşanmanın anatomisi" bu Yıldız'ın kitaptan gelen kimi yargılarının, benzetmelerinin (ailelerle imparatorluklar arasındaki koşutluk gibi) alabildiğine "tumturaklı" kaçması veya mahkemenin bizdeki yargı sisteminden çok Amerikan mahkemelerine benzemesi gibi olumsuz öğeler, evlilik olayına yaklaşımın görkemli sağlamlığı karşısında unutuluveriyor. Ve karşınızda, Türk sinemasında yapılmış en (belki de tek) radikal evlilik irdelenesi filmini buluyorsunuz ...
Yıldız, romanda/filmde, önceleri karısına asıl suç payını bırakır gibi oluyor. Nitekim finale doğru mahkemenin kararı (Yıldız'ın tüm romanlarının geçmiş gelecek tüm baskılarının gelirine kadının el koyması) hele gerçek olduğu da bilinince, kadını pek sempatik göstermiyor elbette... Ancak Yıldız'ın baş kişisinin (kendisinin) yeni kadınıyla arasında" çocuk sorunu" dolayısıyla doğan sürtüşme ve bu olayda erkeğin davranışı, filmde zaten alttan alta var olan "erkek eleştirisi"ni, "maşist toplum" eleştirisini de doruğuna çıkarıyor. Bu haliyle, film, günümüz Türkiye’sinde evlilik ve kadın-erkek beraberliği konularında sanat yapıtı düzeyini de aşıp belge konumuna erişen bir eser..
"Halkalı Köle", Ümit Efekan'ın şimdiye dek yaptığı en önemli film olduğu kadar, görüntü ve müzik çalışmalarıyla da değerleniyor. Oyuncular ise bence çok başarılı: Tarık Akan, şimdiye dek oynadıklarından çok farklı bir rolde gerçek bir oyuncu olduğunu gösterirken, Zuhal Olcay’ın birinci sınıf oyunu, bu aktrisin sinemamız için ne büyük kazanç olduğunu birkez daha belgeliyor. (Atilla Dorsay)
Haşmet Zeybek, yazarlık bölümü Mitoloji dersi öğretim görevlisi. 70'li yıllarda Şehir Tiyatrosu'a katılan Haşmet Zeybek oyuncu ve yönetmen olmasının yanı sıra yazdığı oyunlar ve araştırmalarıyla da Türk Tiyatrosuna hizmet vermektedir. Türk sinemasında 1981-90 yılları arasında 15 filmin senaryosunu yazmış, 12 filmde de oyunculuk yapmıştır. Görüntü yönet-meni Salih Dikişçi, sinemada oldukça deneyimli ve ödüllü bir kişi. 1970 yılından bu tarafa görüntülerini beyaz perdeye aktardığı filmlerin sayısı 240 ları geçiyor. Çeşitli tarihlerde düzenlenen Antalya ve Ankara Film Şenlikleri’nde toplam 5 filmin “En İyi Görüntü Yönetmeni” ödülünü alarak başarısını kanıtlamıştır.
Yeşilçam’ın unutulmaz müzik adamı Metin Bükey kadar başarılı bir müzik adamı olan Cahit Berkay, filmin müziğini yaparak olmazsa olmazların bir örneğini vermiştir. 1965 yılında “Buzlar Çözülmeden” filmini müzikleyen Berkay’ın günümüze kadar müziklerini yaptığı film sayısı 130 ları geçmiştir. Bir çok ödülü olan sanatçı aynı zamanda “Yaşam Boyu Onur Ödülü” ne sahip bir müzisyendir. Filmin yapımı; Halis Şenol’un sahibi olduğu ve yapımcılığı süresince (1985-1988) Yeşilçam’a 10 film kazandıran! Pınar Video.
Rol alan sanatçı kadrosundaki oyuncular, Tarık Akan, Zuhal Olcay, Melike Zobu, Ferdi Altuner, Menderes Samancılar, Mesut Çakarlı, Muazzez Kurdoğlu, Haşmet Zeybek
“Özel bir yaşam olan aile kurumunu yargılayan, kadın-erkek beraberliklerine belgeci bir tutumla yaklaşan bir uyarlama film. Filimde Zuhal Olcay çok doğal bir oyun tutturmuş. Melike Zobu ise ilk kez kendini aşan bir oyun sergiliyor” diyor Agah Özgüç. Ancak biraz fazlaca bilgi edinebilmek için aşağıda yer alan sinema yazarlarımızın görüşlerini okuyalım.
Bekir Yıldız'ın "Halkalı Köle"sini ("Aile Savaşları"nı okumadım) önceleri oldukça tedirgin olarak, bir tür diken üstünde okumaya başladığımı anımsıyorum. Bu, kitabı bir roman mı, yoksa bir anı kitabı gibi mi okumak gerektiği konusundaki belirsizlik kadar, kitabın Yıldız'ın özel yaşamının bir bölümünü (veya dönemini) sergilemesinden kaynaklanıyordu. Gerçi her tür yapıntı yapıtta yazar sonuç olarak biraz da kendi yaşamını anlatır. Ama bu kez olaylar, roman tekniğiyle yoğrulmaktan çok, bir anı defteri gibi anlatılıyor, üstelik Yıldız, bunun "kendi hayatı" olduğunu açıkça söylüyordu.
Özel yaşamların bu tür sergilenmesi, beni hep biraz rahatsız etmiştir. Ama "Halkalı Köle"de bu tür tedirginlik1er çabucak aşılıyor ve yapıtın (roman, anı neyse) büyüsü işlemeye başlıyordu. Bunun temel nedeninin, yapıttan taşan "içtenlik" olduğunu sezmiştim. Anlattıkları yalnız Yıldız'ın yaşamından bir bölüm değildi. Yıldız için hala çok güncel, "yakıcı", etkisi süren, alevi buram buram tüten olaylardı bunlar anlaşılan... Ve bu içtenlik, bu "sahiplik" duygusu eninde sonunda etkisini gösteriyordu.
"Halkalı Köle" filmi, temelde aynı avantajdan yararlanıyor. Yine bir "özel yaşam" sergilemesi karşısında olunduğunun anlaşılmasıyla gelen rahatsızlık da, kitapta bir derece kabul edilen Yıldız'ın oldukça kuramsal, "kitabı" laflarının getirdiği yapaylık duygusu da, kısa sürede filmin tıpkı roman gibi içerdiği içtenlik nedeniyle siliniyor. Yıldız, anlaşılan ilk karısından çok çekmiş... Çektiklerini anlatırken, tüm bir evlilik kurumunu "köylü, kentli ve Avrupalı" gözüyle, yargılıyor, irdeliyor, ayrıştırıyor... Kırsal kesim kökenli 2 insan arasında, kent yaşamı ve diğerleri üstüne kurulan, üstelik bir de Almanya deneyi geçiren bir evliliğin, biraz toplumsal ve ekonomik, ama daha çok insancıl/bireysel engellere çarparak tuzla buz olmasını, "sevginin ölmesi" ile birlikte doğan gerilimi, giderek düşmanlı baştan sona irdeliyor film Tam anlamıyla "bir evliliğin (veya bir boşanmanın anatomisi" bu Yıldız'ın kitaptan gelen kimi yargılarının, benzetmelerinin (ailelerle imparatorluklar arasındaki koşutluk gibi) alabildiğine "tumturaklı" kaçması veya mahkemenin bizdeki yargı sisteminden çok Amerikan mahkemelerine benzemesi gibi olumsuz öğeler, evlilik olayına yaklaşımın görkemli sağlamlığı karşısında unutuluveriyor. Ve karşınızda, Türk sinemasında yapılmış en (belki de tek) radikal evlilik irdelenesi filmini buluyorsunuz ...
Yıldız, romanda/filmde, önceleri karısına asıl suç payını bırakır gibi oluyor. Nitekim finale doğru mahkemenin kararı (Yıldız'ın tüm romanlarının geçmiş gelecek tüm baskılarının gelirine kadının el koyması) hele gerçek olduğu da bilinince, kadını pek sempatik göstermiyor elbette... Ancak Yıldız'ın baş kişisinin (kendisinin) yeni kadınıyla arasında" çocuk sorunu" dolayısıyla doğan sürtüşme ve bu olayda erkeğin davranışı, filmde zaten alttan alta var olan "erkek eleştirisi"ni, "maşist toplum" eleştirisini de doruğuna çıkarıyor. Bu haliyle, film, günümüz Türkiye’sinde evlilik ve kadın-erkek beraberliği konularında sanat yapıtı düzeyini de aşıp belge konumuna erişen bir eser..
"Halkalı Köle", Ümit Efekan'ın şimdiye dek yaptığı en önemli film olduğu kadar, görüntü ve müzik çalışmalarıyla da değerleniyor. Oyuncular ise bence çok başarılı: Tarık Akan, şimdiye dek oynadıklarından çok farklı bir rolde gerçek bir oyuncu olduğunu gösterirken, Zuhal Olcay’ın birinci sınıf oyunu, bu aktrisin sinemamız için ne büyük kazanç olduğunu birkez daha belgeliyor. (Atilla Dorsay)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder