
Yeşilçam filmlerinde toplumsal gerçekleri gözler önü-ne süren Bekir Yıldız‟dan uyarlanan bu filmin oyuncuları; Tarık Akan, Müge Akyamaç, Savaş Yurttaş (1944-2002), Erol Demiröz, Oktay Sözbir (1943-2006), Günay Girik, İhsan Yüce (1930-1991), Muazzez Kurdoğlu (1920-1996), Bekir Yıldız (1933-1998), Haşmet Zeybek, Erdal Sümer, Hikmet Karagöz, Kenan Bal, Diler Saraç, Zehra Alptürk, Savaş Taner, Cezmi Baskın
“ Dört işçi arkadaşın mücadelesi. Cam fabrikasında çalışırken patronla tartışan işçiler, işten çıkarılır. Tersane de çalışırken de patron tarafından grev kırıcı olarak kullanıldıklarını fark ederek işten ayrılılar. Kazlıçeşme'de zor koşullarda çalışırken bir arkadaşları ölür. Bu iş kazasından sonra işçiler örgütlenip grev başlatırlar. Bu arada işçilerden birinin karısı kocasının işsiz günlerinde polis olarak çalışmaya başlamıştır. Grev başladıktan sonra grevci koca ile polis karısı karşı karşıya gelirler.
Ödül:
Ankara I. Film Şenliği‟nde (1988), Cahit Berkay "en iyi müzik" ödülünü kazandı.
"Çark", günümüzün emekçi kesiminin yaşamından, sorunlarından ses getiren bir film... Uzun süre asistanlık yaptıktan sonra ilk fılmini gerçekleştiren Muzaffer Hiçdurmaz, bize günümüz İstan-bul'unun bir de işçi gözüyle görülmüş durumunu yansıtıyor.
Kahramanlarımız, oldukça yoksul bir çevreden gelme, değişik yaşlarda 4 kafadar emekçi... Önce cam sanayiinde çalışıyorlar. Ancak emeklerinin gerçek karşılığını almak istediklerinde, "plastik rekabeti" dolayısıyla camcılığın öldüğünü söyleyen patron tarafından kapı önüne konuluveriyorlar... Daha sonra gemi onarımında çalışmayı deniyorlar, ama bu kez de patron tarafından, tıpkı kendilerinin de başına geldiği gibi, "grev kıncı" olarak kullanıldıklarını fark ediyorlar. Bir sonraki aşama ise Kazlıçeşme'deki deri atölyelerinde çalışmaktır.
Burada İstanbul'un göbeğinde, inanılmaz, akıl almaz sağlık koşulları içinde çalışırken meydana gelen bir kaza, kahramanlarımızın öncü olduğu haklı bir grevi başlatacaktır...
"Çark", aslında pek başarılı bir film değil. Hiçdurmaz son derece hızlı, adeta soluk almaya vakti olmayan işlevsel bir anlatımla, kimi sorunların üstüne gitmeye, kimi bildiriler vermeye çalışıyor. Bunu yaparken, filminin yaşamla özdeşleşmesine, hayatın nabzını yakalamasına fırsat bırakmıyor. Her şey yalnızca olması gerektiği gibi, tüm diyaloglar en klasik türden, filmin tüm kalabalık sahnelerinde yönetmenin "haydi" diyen sesini işitiyor gibi oluyorsunuz.
En zor inandıran geri sanat yapıtları ürettermiş bir film "Çark..." Ancak bu eksiklikler, filmin belli bir güç içermesine de engel olamıyor. Çünkü sinemamızda özellikle 12 Eylül'den ve Yılmaz-Güney'le Yavuz Özkan'ın kimi filmlerinden beri yokluğu duyumsanan işçi sinemasına bir örnek bu film... 1980'li yıllarda, Atıf Yılmaz'ın filmleri veya Başar Sabuncu'nun "Kupa Kızı", "Asılacak Kadın" vb. fılmleri dolayısıyla, "İşte gerçek burjuva fılmleri" nitelemesini yaptığımız, manşetler attığımız okurlarımızın hatırındadır. Çünkü sinemayı sarıp sarmalamış olan "lumpen" örtünün kalkmasım, daha değişik kategoriler oluşmasını, eğer Türkiye'de bir küçük - burjuvazi oluşmuşsa, bunun kendi filmlerini yapmasım ve izlemesini doğal buluyoruz. Ama aynı biçimde, emekçi sınıfların da, emekçi kökenli yönetmenler aracılığıyla kendi filmlerini yapması ve seyretmesi olanaklarının var olması koşuluyla...
İşte "Çark", 12 Eylül'den beri yapılmış belki ilk işçi fılmi olma önemini taşıyor... Filmin çeşitli aksaklıkları, kalabalık sahnelerde, özellikle finalde elde edilen etki gücüyle sanki unutuluyor, geriye günümüz Türkiyesi'nde kimi zaman hata "vahşi" dönemi yaşayan bir kapitalizmin, sağlıksız bir kentleşmenin, dengesiz bir sanayileşmenin hala mümkün kıldığı emek sömürüsünden hazin görünümler kalıyor. Özellikle yineleyelim, İstanbul'un göbeğinde Kazlıçeşme rezaletinin sürüp gitmesi gerçek bir utançtır. Film, kimi belgesel tadında bölümleriyle bu tür saptamaları yapıyor. Gerisi, yani bir emekçi sınıfı sinemasının Ayzenştayn veya Yılmaz Güney sineması düzeyine ulaşması ise, belki ilerde gelecek... (Atilla Dorsay)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder